Blogger tarafından desteklenmektedir.

En Popüler Yayınlar

Sanırım Ölümsüzlüğü Buldum


Evet beyler anlatmaya başlıyorum ,

bundan 6 yıl önce lise sondaydık kimya delisi 4 arkadaşla ölümsüzlüğün teorik mümkünlüğü hakkında tartışmalara falan başladık. bu araştırmalarımızda bir çok büyüğümüzden de siktiri yemiş bulunduk bir kere. ama biz araştırma konusunda ve bu işi gerçekleştirme konusunda kararlıydık.
bir kaç araştırmamız sonucunda kanser hücresinin ölmeyen bir hücre olmasından dolayı onun bozulup ölümsüz olan ama düzgün çalışan bir hücre olabileceğini düşündük. ve kanser'i iyileştirmenin
ama vücuttan çıkarmamanın yollarına gittik. deneyeceğimiz olay ölümsüzlük kanseriydi.
diğer arkadaşlar bu yaptığımız araştırmalar için denek bulamayacağımızdan olayın sadece teoride kalacağını söyledi ama siklemedim onları çünkü denek bulabilirdim bu iş için. evet kimse seni önce kanser yapacağız sonra ölümsüz yapacağız dediğimizde hadi bakalım deyip gelmezdi e denek kullanmak için paramızda yoktu. bu deneyi farelerde kullanmamız da saçma olurdu çünkü artık tam aynı sonuçlar alınmıyor.
benimde aklıma gizli ameliyatçılık geldi çaresiz ve parası olmayan kanser hastalarını tedavi edeceğiz diye toplayıp kanserlerinin seyrini değiştirmeye çalışacaktım hem tedavi ücreti de alırdım biraz bu da deneylerin masraflarını çıkarabilirdi.
ama insanların benim tedavimi kabul etmeleri için bir neden lazımdı kimse kimseye durduk yere güvenmezdi tabi ki. elimdeki son parayla bir kaç kalpazan kiralayıp bir dedikodu çıkarttım kanser hastalarının bulundukları mahallelerde işte şurda bir kaç adam beni iyileştirdi diye bir kaç hafta simitle beslenerek bekledim araştırmalara da tek başıma devam ettim diğerleri ortalıkta gözükmüyordu onlar farelerle uğraşmaktaydı.



yaklaşık 1 ay sonra birisi laboratuvar'a dönüştürdüğüm eve gelmişti babası kanser hastası bir abimiz babası 65 yaşındaymış uygun olup olmadığımı sordu ben de getir 2 aylık tedavi sonrası babanız eskisinden de sağlam olacak dedim. kaç para diye sorunca bende sadece masraflarımı karşıla yeter dedim diğer çocuklara denek buldum diye mesaj attım. bunlar nasıl buldun ettin falan dediler ama kanser tedavisi diye kandırdığımı onlara söylesem yanaşmayacaklardı. söylemesem de bu sefer hastanın yanında adamı duruma ayıktırabilirlerdi.
sanırım en iyisi onları hiç bulaştırmamakta olabilirdi ama tek başıma da yiyebileceğim bok değildi. ben de onlara şimdilik adamın sadece kanser tedavisi için geldiğini daha sonralardan ise kanseri iyileşirse teklifi sunacağımı söyledim. bizimkiler kemoterapi için uygun konumda değiliz zırvalarına falan başladılar. benim de kafam attı tabi.
bende onlara farelerin dna'larının insanınkini tutmadığını söyledim hele ki türe göre değişen ölüm kavramında bir kimyasal geliştiriyorsak bunu uygulayacağımız türden denekler bulmalıyız dedim. o yüzden de sike sike bu adama mecbur olduğumuzu söyledim. haklı veya haksızım iyi bir şey veya kötü bir şey yapıyorum ben sadece ölümsüzlüğü bulacağım diyorum.
ama tabi yine de siklemediler işte adamın hayatı tehlikedeymiş bilmem neymiş yok ebesinin amı falan benimle olan 2 kişi çıktı diğer ikisine siktiri bastım 3 kişiyiz artık deneyleri yürütecek sadece. adam haftada iki gün kemoterapi'ye geliyormuş gibi geliyor bizde adamın kanserli hücrelerine kendi geliştirmekte olduğumuz formülü veriyoruz.
verdiğimiz kimsayala henüz daşşaklı bir isim bulamadık tabi, adama ilk bir ay haftada iki gün bu kimyasalı verdik daha sonrasındaki ay ise kimyasalın kanserli hücre üzerindeki etkilerini gözlemlemeye başladık. kanserli hücre bir süre yayılmayı durdurmuştu ama bulunduğu yeride sanki asit gibi eritmeye başlamıştı.
arkadaşlarda ben de tırsmaya başladık adam akciğer kanserinden geldi ve adamın ciğeri eriyordu resmen hemen bir şeyler yapmalı veya 1 aylık gözleme devam etmeliydik adamda öksürükler artmaya ve nefes daralmaları olmaya başladı. adamın ailesinin verdiği para ile bir solunum cihazı alabilirdik. oksijen tüpüyle adamı yaşatabilir gözlemlere devam ederdik ama ailesine ne diyecektik? veya deneyi falan siktir edip adama hemen müdahale edebilir verdiğimiz kimyasalı vücuttan atardık ama bu akciğerine verdiğimiz hasarı düzeltmezdi.
adamın ailesin iyileşme süreci için bir ay boyunca gözlem altında tutulacak gibi sikindirik klişe bir yalan uydurduk adam gözlerimizin içine baka baka eriyordu. kimyasal akciğere daha fazla zarar vermeden kimyasalı almayı önerdi arkadaşlar bende onlara etkinin sonunu bekleyelim akciğer için yapabileceğimiz bir şey yok artık dedim kanser yayılmadığı için 3mm'lik bir alanda derinlemesine bir erime vardı sadece.
yani kaybedilen zaten kaybedildi dedim bizim elemanlara işin sonucunu görmeliyiz başka bir denek bulamayabilirdik. bizimkiler adam ölürse ailesine ne diyeceğimizi soruyorlardı bana adamlar bizi polise verebilirdi falan diye tırstılar. kaçmayı düşünüyordum elbette ki ben. adamın elleri de titremeye başladı bir kaç gün sonra bizimkiler kimyasalı çıkaralım dedi. ve ben verdiğimiz kimyasalı kesmemizden kaynaklandığını düşündüm 8 gün vermiştik kimyasalı ve vermeyi kesip gözlemlemeye başlayınca oldu bunlar kimyasalı yeniden vermeyi teklif ettim kabul etmediler..
hatta geceleri adamın bulunduğu odayı da kitliyorlardı adam benle hiç yalnız bile kalmıyordu kimyasal vermemden korkuyorlardı. aslında haksız sayılmazla ilk fırsatında kimyasal vermeye başlayacaktım adama çünkü aside dönüşen kanser akciğeri geçip kemikleri kemikleri de geçip deriyi eritecekti buna müsaade edemezdim. bir gün mutfakta su içerken asu'nun adamın yattığı odadan çıktığını anahtarı'da cebine koyduğunu gördüm. suyumu içtim asu odasına çekildi bende odaya sessizce girmek için asu'nun uyumasını bekledim. asu uyuyunca da odaya sessizce girdim sonra telefonun aydınlatmasını kullanarak pantolonunu nereye çıkardığını aramaya başladım. mutfağın lambasının yandığını fark edince hemen durdum.
sonra zaten asu uyanıp beni fark etti ne arıyorsun burada falan dedi kavga ettik. ben bizimkilere tekrar dil döktüm o adama kimyasalı vermek zorundaydık adamın zaten akciğerinde bir delik oluştu hala neyin ısrarındasınız adam ölü birisinden farksız ailesine böyle de açıklama yapamazsınız bu yüzden verelim şu kimyasal'ı en azından şansımızı deneriz dedim.
bu sefer bana hak verdiler kaybedecek hiç bir şeyimiz kalmamıştı çünkü ertesi gün 2,5 hafta sonra ilk kez kanserli bölgeye kimyasalı vermeye çalıştık fakat kanser yok olmuştu. 1-2 gün gözlem yapılmamıştı ekibin kendi içindeki sorunları yüzünden ama asit kanserinin açtığı delik akciğerin üzerindeydi ve adam kan kusmalara devam ediyordu.
ekip kanser yok oldu diye seviniyordu fakat ben deneyimi sonuçlandıramamıştım o kadar şeyi bir kanser hastasını iyileştirmek için mi yapmıştım hem ölümsüzlük sağlayacağımız hücrelerde yoktu. ekibin sevincine ortak olmadım ama sorun adamı iyileştirmenin yolunu bilmiyorduk daha önce erimiş bir organla karşılaştığımızı hatırlamıyorduk çünkü.
aklımıza sonradan gelen ikinci bir soru vardı, peki eriyen akciğerin et parçacıkları nereye gitti derinin altından buharlaşması imkansızdı. solunum borularıyla atma mümkün değildi. o parçalar adam iyleşse bile ilerde büyük risk teşkil ediyordu. ama asıl sorun deneyin ta kendisiydi. deney aslında biraz geliştirilirse 1 ayda kanseri yok ediyordu fakat bu kimyasal akciğeri erittiği gibi kanserli hücreleride eritiyor muydu?
kafamız karışmıştı belkide boyumuzdan büyük işlere kalkıştık, adamın ailesi adamı almaya geldiğinde adam bir açıklama borçluyduk aslında adamın da durumu iyileşiyor gibiydi ama delik hala adamın vücudundaydı. adamın oğluna kanseri yok ettik fakat ciğere zarar verdi dedik. adamın oğlu endişelendi babasının o halini görüncede bize bir sürü küfürler etti sizi şuraya şikayet edecem bilmem ne yapacam bir sürü tehdit savurup babasını da alıp gitti.
tek deneğimiz de gitmişti para kaynağımız da kesilmişti ve adamın oğlu babasına verdiğimiz zarardan ötürü de başımızı ağrıtacaktı ama keşke kimyasal'ı verebilseydim o zaman her şey daha farklı olurdu ekipdekiler tüm suçu bana atıyordu tabi. paramda kalmamıştı hiç. asu ve ali yanımdan ayrılacaklarını söylediler ölümsüzlüğünde deneylerinde senin olsun deyip çekip gittiler orospu çocukları.
tüm ihale bana kaldı çok geçmeden evi polisler basıp alıp götürdüler beni adamın oğlunun diğer piçlerden haberi yok tabi onla hep ben muhatap oldum onları ele vermedim deneyi devam ettirme ihtimalleri vardı çünkü muhtemelen tazminat veya uzun süre hapis cezası alacaktım. önce merkezde bekletildim daha sonra mahkemeye sevk edildim.
hakime ölümsüzlük'den hiç bahsetmedim, çünkü eğer ki bahsetseydim deli deme ihtimalleri vardı basit bir tıbbi dolandırıcılıkla geçiştirmeye çalıştım olayı cezası da fazla yok bu olayın aslında olması gerekiyor ama yok işte. hapis cezası vermediler yüklü bir tazminat cezası verdiler neremle ödeyeceksem artık tabi bu tazminat'ı tek celsede vermeleri de mümkün değil diğer celseler sürerken de serbest olacaktım.
battı balık yan gider hesabı adamı davadan caydırmaya çalışacaktım 2 milyon tazminat söz konusuydu tabi dosya derinlemesine inecekti bir avukat tanıdığım vardı sağ olsun sadece 500 liralık dosya açma parasıyla benim avukatlığımı kabul etti de davayı uzatabildik. adamı nasıl tehdit etmeliydim hep pısırık bir insan olmuştum bu güne kadar.
hem dava sürerken hem de bunları düşünürken birden kapım çaldı. gidip kapıyı açtım adamın oğlu gelmiş, ve hemen içeriye girip bana teşekkür etti. ne oldu dedim. adam da bana babam gerçekten iyileşti dedi geçen gün röntgen çektirmeye gittik kanser falan kalmamış dedi. şaşırdım kaldım peki ya akciğerdeki delik dedim. delik falan yok dedi. adam ertesi gün davayı kapatacağını söylese de illegal bir iş yaptığım için bir ceza alacaktım
sadece tazminat bedelinde kurtulmak bile yeterliydi avukata sordum o da bana zarar gören bir taraf olmadığı için 3-4 ay yatar çıkarsın eğer ki hakim gıcık birisiyse dedi. nasıl bir kanundur anlamadım gitti amk. o da umrumda değildi zaten. kimyasal işe yaradı mı acaba? yani kanser gitti evet ve dokular kendini yenilemiş yani şu anki konumda işe yaradı gibi duruyordu.
bizim ekiptekilere telefon açtım fakat telefonuma cevap veren kimse olmadı. sanırım haberleri yoktu ekibin olabileceği tüm her yere gittim ama hiç bir yerde kimse yoktu. bende siz bilirsiniz dedim onları düşünmekten bıktım ve kimyasal'a yoğunlaştım adamı iyileştirdiğim için bana biraz para da verdiler. bu parayla da ev kirasını ödeyebildim sadece. benim fazladan bir iş bulmamda gerekebilirdi aslında.
iş aramaya da vaktim yoktu çok heyecanlıydım bu kimyasal için, bunu bir kaç kez denemeliydim acaba dokuyu yenileyen hangisiydi diye düşünüyordum. kanserin etkisi mi yoksa kimyasalın ta kendisi mi ya da kimyasalın kanser üzerindeki etkileşemi mi. bunu denemek için canlı organlara ihtiyacım vardı fakat denek olayı yeterince başımı ağrıtmıştı.
ve aklıma mezardan ölü çalmak geldi, en azından kimse peşine düşmezdi diye düşünüyorum fakat çürümemiş bir ölü olmalıydı. yeni ölmüş bir adam keşfettim gömdükleri mezarı buldum daha sonra gece gidip mezarı açmaya çalıştım mezarlık bekçisine yakalanmadan yapmalıydım bu işi. sonra ölüyü mezardan çıkardım ve rent a carcıdan aldığım arabanın bagajına cesedi atıp eve götürdüm kimseye görünmemeye de dikkat ettim.
eve götürüp cesedi yatağa yatırdım daha sonra neşterle ölüyü açtım ve, kendimden iğrenerek organlarını bir leğene aktardım. bu işlemden hep nefret etmişimdir. böbreği tezgaha koydum ve bir oyuk açtım sonra kendi geliştirdiğim yapay kanser hücresini böbreğe verip hazneye kapattım odayı kilitleyip çıktım.
uyumaya çalışıyordum ama gerçekten böyle iğrenç bir işi nasıl yaptığımı kendim de bilmiyordum ben insanlık için bu kadar çabalarken bir çok insanı da hiçe sayıyordum aslında ama kimin sikinde olurdu ki toprağın altındaki bir ölü. önemli olan onun orada sanılmasıydı. ama gözüme de uyku girmiyordu.
ertesi sabah ondan somaki sabah organ çürümeden bekledim kanser yayılmaya başladı daha sonra kimyasalı verdim hem de vermem gerekenin üç katını organın çürümesi 1 ay sürecekti her ne kadar koruma altında tutsamda. mutlaka kısa sürede gözlemlemem gerekiyordu bütün bunları daha sonra organ yine erimeye başladı. acaba aynı reaksiyonu mu gösterecek diye izliyordum tam 2 gece hiç uyumadan gözlemledim.
ama bu sefer organ düzelmedi hatta asit kanseri organa tamamen yayıldı ve organ sıvılaşmaya başladı elimde sıvı bir böbrekten başka bir şey yoktu belki kanserin yapaylığından veya organın dış etkende korunmasından olabilir diye düşünmüştüm. ama dokuyu iyileştirmiş olması ölümsüzlük getirmiyordu. aslında ölümsüzlük için tek formül de mantıklı değil gibiydi.
araştırmam gereken şey temel ölüm sebebi dış etkenlerden başka insanlar neden ölürdü kanser normal bir ölüm sayılmıyordu en normal ölüm kalp krizinin bile sağlıksız beslenmeden olması saçmaydı. yani sağlıklı bir insan nasıl ölebilirdi onu hep merak ettim ve araştırdım ama kalp krizi en ortadaki nedendi.
kanser olayını zaten kanlı bir şekilde de olsa geçmiştik kalp krizini de önlersem aynı kimyasalla bir ilaçla ölümsüzlüğü tamamen ilan edebilirdim aslında. bunun için öncelikle kalp krizi nedenlerini araştırmaya başladım. kalbin tak diye durmasına kalp krizi deniliyor aslında yanlış kalbin rutini dışında durması kalp krizi olmalı yani dışarıdan bir etki olması gerekiyor.
kafam allak bullak olmuştu insan ne garip varlıktır böyle bir türlü çözemedim ölüm olayını yani temel ölümü ota boka ölüyorlar durduk yere ölüyorlar her fırsatta ölüyorlar ben ise sadece temel ölüm sebebini ortadan kaldırmaya çalışıyordum. evimde bir ceset elimde boktan bir kimyasal ve dışlanmış bir yalnızlık ruhu ile kalakaldım.
bütün bu deneyleri her boku bırakıp memlekete geri dönmeliydim evin kapısına kilidi vurmalı ve ortadan kaybolmalıydım öyle de yaptım ailemin yanına döndüm konya'ya yerleştim bir süre orada yaşadım. ne yaptın ne yedin ne içtin diyenlere şurda burda çalıştım diyordum aklıma formülleri ve kimyasalları hiç getirmiyordum. ailem bir kız buldu askerden dönünce evlenirsin dediler. askerliği yaptım geldim ve sonra da nişan, nikah hepsi bir anda oluverdi.
bir ara televizyonu açtım bizimkilerden bahsediliyordu, işte dokunun bilmem nesini yapmışlar da hızlandırmışlar falan filan milyoner olmuş piçler ama ölümsüzlükle ilgili hiç bir şey yoktu belki de ölümsüzlüğü de buldular ama saklıyorlar bilemem. fakat onların benim kadar cesaretli olup olmadığı hep içimde kalacak ben bir demir doğramacı olurken onlar birer milyoner oldular hem de benim formüllerimle.
fakat onların benim kadar cesaretli olup olmadığı hep içimde kalacak ben bir demir doğramacı olurken onlar birer milyoner oldular hem de benim formüllerimle bu da beni içten içe bir rekabete bir kıskançlığa sürüklemişti. işimi oturtmuş ailemi kurmuştum ama her şeyden yine vazgeçer miydim elbette ki vazgeçerdim. çünkü ben ideallerim doğrultusunda bir şeyler yapmaya çalışıyordum.
hepsi milyoner oldu yıllar geçti ama ölümsüzlük hala bir bilim kurgu filminin ana temasından öteye gidememişti. belki de çok yanlış yerde ölümsüzlüğü insanda arıyordum. insan her şeyi kendi vücudunda bulunduran bir varlıktır. beyni aldanan bir varlık ne kadar zeki olabilir ki. dini kitaplarda mistik olaylarda bunun çözümünü aramalıydım. imanı çok kuvvetli olmayan sıradan bir müslümanım. oruç tutar ve bayram namazları kılarım. abdestimi alır ateistlerle kapışırım o kadar. ve kendi dinimin dışında da bir çok dinin varlığından artık haberdar olmanın ve bu ölümsüzlük olayını orada aramanın vakti gelmişti bence.
bir çok dini kitap okudum köpek gibi çalışıp para biriktirdim, bir çok para işine girdim pis işlerde yapmaya razıydım çok fazla soygun filmi izliyordum soygun yapmayı bile düşünüyordum ama daşşaklı adamlar güvenilir insanlar bunlar bende en az bulunan şeydi aslında. dürüst çalışarak da kazanabileceğim parayla deneylerimin sadece başlangıç noktasına 10 yılda erişebilirdim çünkü bu sefer gerçekten bir ideoloji belirlemiştim kendime.
banka hesabımda tam 10.000 lira vardı yılların birikimi, karımın bileziklerini gideceğim gün çalacaktım. hatta evde ne kadar altın para değerli antika varsa hepsini. kendi evimi soyacaktım nasıl olsa formülü bulunca ailemi milyoner edecektim hem de çok saygın ölümsüz bir aile olacaktık. formülü ise almak isteyenlere çok az verecektim ki benden fazla ölümsüz kimse olmasın diye.
ve artık kendimi tam olarak hazır hissediyordum o bıraktığım eve geri dönüp sadece günlüğümü alacak ve gidecektim yurt dışı düşünebilirdim ama siktir et çok göze batardı sahte kimlikçiler bulabilirdim böylece illegal bir işte yakalanma olasılığım da çok düşüktü. neyse dedim ve işe atıldım aynen planladığım gibi evde para edecek ebadı küçük ne varsa cebe atıp çıktım telefonumu ve her şeyimi evde bıraktım bir de üstüne not bıraktım.
"eskiden ne işle uğraşıyorsam şimdi onun peşindeyim size bunu yapmaya hakkım yok ama onların da bana bunu yapmaya hakları yoktu yaptılar."
otobüse bindim hızlıca ve o arkama bile bakmadan çıktığım eve geri döndüm anahtarı hala bendeydi tabi kilidi değişmediyse bir de babamın silahını almıştım ne bok işime yarayacaksa. karşımda durabilecek hiç bir şeye göz yummayacaktım ve sadece bir formül değil bir aile borcu ve bir intikamımda vardı alıncak.
otobüsten inip eski çalışma evime doğru ilerlemeye başladım sokakları hızlı hızlı geçiyorum gereksiz bir heyecan kapladı bütün vücudumu ve eski evime gelmiştim apartmanın ikinci katına çıktım önce zile bastım açan olmamıştı. sonra kapıyı cebimdeki anahtarla açmayı denedim kimse bu kadar zamandır kilidi değiştirmemiş.
içeride sülfür kokusu vardı, bu kokuyu hep sevmişimdir. bıraktığım ceset çok steril çürümüş sinek bile girmemiş odaya iğrenç bir koku yok. sinek boklu tuvaletler yok. çünkü burası benim çalışma yerim. hemen kimyasal formülünün bulunduğu defteri gözlem günlüğümü ve kimyasalı alıp çıktım. kimyasal hiç bir sıcaklıkta buharlaşmıyor ve bozulmuyordu bu yüzden 1 asır sonra bile şırınga içinden çıkarıp kullanabilirsiniz.
fazla durmadım evde durupta sinirlenmek istemedim, kimyasalı ve defterleri sırt çantama koyup evden dışarıya çıktım. bu sefer aklıma farklı yollar geliyordu evet belki eceli erteleyemeyiz ölüm insanı mutlaka bulur fakat, ölümü yok edersek insan denilen varlıktan olmayan bir şey bir şeyi bulamaz. aynen aynen insanı ölümden saklamak yerine ölümün kendisini insanda yok etmek.
bir labarotuar kiralamıştım oraya geçtim ve deneylerimi hızlandırdım canlı denekler bulmak eskisinden daha kolay olacaktı çünkü biraz param vardı ama ilk deneyde bitecekti bu para eminim. bu yüzden farklı para kaynakları aramam gerekirken bir yandanda kanserin neden önceden aside dönüştüğünü anlamaya çalışıyordum.
bütün hücrelere tek tek bakıyorum fakat bir yapay kanser benim için kesin sonuç verebilecek bir incelemeye açık değildir. yani şunu demek istiyorum gerçekten ölümsüzlüğü bulacağım. ve ölümü ortadan kaldıracağım nasıl diye düşünüyordum ve çok basit dediğim gibi. kanseri çoğalatacağım. vücudunuzda zaten ölemeyip sürekli yenilenen bir hücre var kanser.
bu arada aklıma da yıllar önce iyileştirdiğim ve akciğerinin dokusunun yenilendiği hastam geldi. acaba ondaki durum neydi yıllar sonra yanına uğrayıp verdiğim kimyasal'ın işe yarayıp yaramadığını gözlemleyebilirdim. oğluyla da en son bıraktığımda aram iyiydi. evet bence bunu yaparak kimyasaldaki eksiği bulabilirdim.
umarım taşınmamışlardır diye eski evlerine gitmek üzere dışarıya çıktım. dışarısı çok güneşliydi. taksi çevirip hatırladığım eski evlerinin önüne kadar gittim. evleri müstakil bir evdi buralarda genellikle müstakil evler yapılıyordu her neyse bu adamın oğlunu arıyordum. evlerini hatırladım ve kapılarını çaldım taksinin parasını da vermedim. adam söve saya gitti.
kapıyı bir kadın açtı, bende kocasının evde olup olmadığını sordum siz kimsiniz dedi ben de ona seni ilgilendirmez kocanı çağır çabuk dedim. kadın kocasını çağırdı işte bizim adamın oğlu gelmişti beni görünce yüzü birden soğudu. " ne işin var lan burda orospu çocuğu ne arıyorsun kavat" diye selamladı beni. " ne sövüyon lan babanı iyileştirdik daha ne istiyorsun? " babamı mı iyileştirdin adamı canavar yaptın canavar" dedi.
anlamamıştım kimyasal nasıl bir etki yaratmıştı anlamamıştım adam beni yaka paça evin önünden atmaya çalışıyordu ve çektim belimdeki silahı kafasına dayadım " geç içeriye her boku anlat" dedim. adam tıstı ve içeriye girdik. adam anlatmaya başlamıştı. bile çoktan. tahmin edemediğim sonuçlardı bunlar. enteresan hem de çok enteresan. adam öyle şeyler anlatmıştı ki kanım donmuştu. hikayeyi az çok biliyorsun kimyasalın nelere neden olduğunu.
bu kadar etkisi olan bir kimyasal 4 tane hırsız bilim adamı tarafından doku iyileştirmede kullanılıyor. bu çok kötü insanlık için gerçekten kötü bişey. ölümsüzlüğü sanırım bu şekilde bulabilmiştim. birinin ölmemesi için diğerinin ölmesi gerekiyor temel doğa kanunu böyledir. bu kanunu hiç bir kimyasal bozamaz.
diğer 4 manyağı durdurmalıydım onlara göre zamanında ben manyaktım humanist olan onlardı beni anlayacaklardır belkide yan etkileri bilmiyorlardır hemen günahlarına girmemeliyim ben de piyasadan çekilmiştim zaten. adamlar bir yandan da haklılar asu'nun telefonunu aradım numarasını değiştirmemiş hiç.
b- alo asu!
o- pardon tanıyamadım.
b- ben ...
o- ( telefonu kapattı.
telefon kapandıktan sonra diğerlerini aramayı denedim ama onlara ulaşamadım. onları durdurmanın tek yolu kimyasal'ın zararlı olduğuna tıp dünyasını inandırmaktı.
ama bu benim yiyebileceğim bir bok değildi. düşününsene bu kimyasal yüzünden birbirini yiyen insanları düşünün. ölümsüzlük var evet ama insanlar birbirlerini yiyecek. ve doğanın o meşhur kanunu güçlüysen güçsüzü yiyerek hayatta kalacaksın. aslında bu bana da bir rant sağlamıştı. bunun antisini üreterek bu kimyasal ilaçlar patlama yaptıktan sonra insanlığın peygamberi gibi onları kurtaracak bir ilaç üretebilirdim. ve milyoner olabilirdim. ölümsüzlük ve insanlık aslında kazanacağım parayı düşününce o kadarda önemli değil.
ve insanlar üzerine öncelikle bu kimyasal'ı verecektim sonra ürettiğim anti ilacın satışını yaparak para kazanacaktım. bu projemi bir şirkete açabilirdim ve her aşamamda destek alabilirdim. bu destekle dünya'yı karıştırabilirdim. benim ilacımla bir yerlere gelip beni tanımamak neymiş gösterecektim diğerlerine.

Devamı gelecek .

Linki Arkadaşlarınla Paylaş

URL: HTML link code: BB link code:
Haberin Kategorisi Enteresan Olaylar / İçinden Geldiğince / Takara Tukara konu Başlığı Sanırım Ölümsüzlüğü Buldum. Bu haberi paylaşacağınız URL http://yenisozluk.blogspot.com/2016/11/sanrm-olumsuzlugu-buldum.html. Teşekkür ederiz
Ditulis oleh: MemurSite.Com -

Belum ada komentar untuk "Sanırım Ölümsüzlüğü Buldum"

Yorum Gönder